Geçtiğimiz hafta küresel piyasalar, artan jeopolitik riskler ve ekonomik belirsizliklerle boğuştu. ABD ile Rusya arasındaki gerilimler, nükleer savaş korkularını tetikleyerek yatırımcıları tedirgin etti. ABD Başkanı Trump'ın ve eski Rusya Devlet Başkanı Medvedev'in karşılıklı sert açıklamaları, küresel piyasalarda güvensizliğin artmasına neden oldu. Bu gelişmeler, zaten enflasyon ve resesyon endişeleriyle mücadele eden küresel ekonomiye ek bir yük getirdi. ABD'nin yeni korumacı tarife uygulamaları da belirsizliği artıran faktörlerden biri oldu. Yatırımcılar, bu olumsuz gelişmeler karşısında güvenli liman varlıklarına yöneldi. ABD tahvillerine olan talep arttı ve ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi düşüş gösterdi. Altın fiyatları yükselirken, dolar endeksi de değer kazandı. Bu gelişmeler, borsa piyasalarında kayıplara yol açtı. Özellikle New York borsasında önemli düşüşler yaşandı.

Jeopolitik Riskler ve Piyasa Tepkileri

ABD ve Rusya arasındaki gerilim, küresel piyasalardaki en önemli risk faktörü olarak öne çıktı. Trump'ın nükleer denizaltıların konuşlandırılması emrini vermesi ve Medvedev'in sert açıklamaları, yatırımcıların jeopolitik risk algısını artırdı. Bu durum, hisse senetleri gibi riskli varlıklardaki alımları azaltırken, güvenli liman arayışını hızlandırdı. Analistler, belirsizlik ortamının devam etmesi halinde yatırımcıların daha da temkinli davranabileceğini ve güvenli liman varlıklarına olan talebin artabileceğini öngörüyor. Küresel piyasaların, bu belirsizliğin nasıl sonuçlanacağını yakından izlediği gözlemleniyor. Bu belirsizliğin ortadan kalkması ve yeni bir denge kurulması, piyasaların toparlanması için önemli bir adım olacaktır.

ABD Ekonomisi ve Fed Kararı

Geçtiğimiz hafta, ABD ekonomisiyle ilgili veriler de piyasaların yakından takip ettiği gelişmeler arasındaydı. Fed'in faizleri sabit tutma kararı ve Powell'ın açıklamaları, piyasalarda farklı yorumlara yol açtı. Powell'ın tarifelerin fiyatlara yansımaya başladığına ilişkin ifadesi, eylül ayında faiz indirimi beklentilerini azalttı. Ancak, hafta sonunda açıklanan zayıf tarım dışı istihdam verileri, bu beklentileri yeniden artırdı. Mayıs ve Haziran ayı verilerinde yapılan büyük aşağı yönlü revizyonlar da bu algıyı güçlendirdi. Para piyasaları, Fed'in eylül ayında faiz indirimine gitme olasılığını yüksek görüyor. Bu durum, ABD ekonomisinin gidişatı ve Fed'in gelecekteki adımları hakkında belirsizliğin devam ettiğini gösteriyor. ABD ekonomisinin güçlü kalıp kalamayacağı ve bunun Fed'in politikalarını nasıl etkileyeceği merak konusu.

Küresel Piyasa Performansı ve Gelecek Beklentileri

Geçtiğimiz hafta, Avrupa ve Asya borsaları da negatif seyretti. Avrupa'da Avro Bölgesi büyüme verileri ve ABD'nin tarife kararları piyasaları etkiledi. Asya'da ise Japonya Merkez Bankası'nın faiz kararı ve Çin'den gelen veriler piyasa hareketlerini şekillendirdi. Gelecek hafta, küresel piyasalarda yoğun bir veri gündemi bulunuyor. Hem ABD, hem Avrupa, hem de Asya'dan önemli ekonomik veriler açıklanacak. Bu veriler, piyasaların yönünü belirlemede önemli rol oynayacak. Yatırımcılar, bu verileri dikkatle takip ederek, gelecekteki yatırım kararlarını bu verilere göre şekillendirecek. Küresel ekonomideki belirsizlik ve risklerin azalması, piyasaların olumlu yönde hareket etmesi için ön koşul olarak değerlendiriliyor.
Yurt içinde ise BIST 100 endeksi yükseliş gösterirken, gelecek hafta açıklanacak olan enflasyon verileri büyük bir önem taşıyor. Ekonomistlerin temmuz ayı enflasyon beklentileri, yıllık enflasyonun düşeceği yönünde. Dolar/TL kuru da takip edilen önemli bir gösterge olmaya devam ediyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın para politikası kararları ve açıklamaları da piyasalar tarafından yakından izleniyor. TCMB politikalarının enflasyon ve döviz kuru üzerindeki etkisi büyük önem taşıyor. Borsa İstanbul’un gidişatı da bu verilere bağlı olarak değişecek.